21 Mart 2009 Cumartesi

3.günün özeti


Sabah kahvaltısı ve cuma namazı faslımızı anlatmıştık zaten. Sonrasında sevgili St.Ziza'nın süper önerisi olan iki süper film izledik (üç gündür hemen herşeyin önüne "süper" sıfatı geliyo, hadi hayırlısı). Film önerisi için St.Ziza'ya kocaman teşekkür öpücüklerimi gönderiyorum şahsen. Filmlerimiz Before Sunset ve Before Sunrise idi. Sonrasında da akşamki partiye gittik. Çok eğlenmesek de en azından burda parti dediğimde ne menem bişiyden bahsettiğimi biliyor artık OnurCUM, a bi de 4 langırt maçımızın 3'ünü kaybettik ama yine de mutluyuz, huzurluyuz! :) A bi de bi de, ani bir hareketle elimi eline alan sevgili(!) portekizli arkadaşımızla gerçekleştirdiğimiz ölümcül konuşmayı da şöyle aktarıyım size;
Port: I heard that you're planning to go back to Tr?
Witchie: Yes, but I'm not so sure about the timing.
Port: You can still sleep with me!
Witchie: I beg your pardon?
Port: You can still sleep with me, I mean, I still have the chance!
Witchie: You thnink so!?!
Port: Yes yes, I still have the chance
Witchie: What will your girlfirend say about this idea?
Port: She knows, she accepts it.
Witchie: She knows?
Port: Yes I told her, and she said it is ok but only with Witchie.
Witchie: Ok, but I'm not so sure that my boyfriend will be agree with you.
Port: Your boy friend?
Witchie: Yes!
Port: That tall, long hair guy?
Witchie: Yes!
Port: Oh.... is he your boyfriend?
Witchie: Yes!
Port: Is he Turkish or German?
Witchie: Quite Turkish!
Port: Hmm... But he is not as big as he seems. He is just an optical illusion!
Artık elimi bırakmıştır, ve bu sırada OnurCUM gelir.
Port: Hey!
OnurCUM: Hey!
Port: Tell me which one of us is bigger, you or I?
OnurCUM: ..You..? :)
Port: You see, he is not so big, he is just an optical illusion!
Ben dahil OnurCUM hariç konuşmayı dinlemekte olan herkes hepbirlikte yerlere yuvarlanrak öldü burda tabii, gülmekten!!! OnurCUM'da gülüyodu tabii ama o farklı bi bakış açısıyla gülüyodu sanırım konuşmanın öncesini bilse yine öyle mi gülerdi bilemiyorum =) Neyse, işte bu da öyle bi anımız oldu...

Eve döndüğümüzde saat 4 sularıydı ve açtık, dolaptaki sigara böreklerine saldırmakta biraz üşensek de sonunda açlığımız tembelliğimizi yendi; biz de afiyetle böreklerimizi yedik.

Gecenin 5'inde uyuyup sabah 9,5'da uyanan OnurCUM'a hiç oralı olmadan uyumaya devam ettim, etmeseydim sersem gibi olacaktım ama şimdi de gün bitti, aceleyle bir kahvaltı(!!!), ardından da bekle bizi Köln!

PS: Cuma namazı fotoğrafı olmaz tabii :) Partiye giderken de fotoğraf makinamızın pili bitti :( o yüzden fotoğraf yok bugün :/

20 Mart 2009 Cuma

Arada kısa kısa

- OnurCUM'un çok güzel bi menemen yaptı, uzun zamandan sonra yeniden afiyetle bi kahvaltı yaptım.

- "Alaman Camisinde Cuma Namazı" deneyi için OnurCUM'un Cuma namazına gitmesini fırsat bilerek, dün yazıp da yayınlayamadığım 2. günün özetini yayınladım. (Asıl sorun yazmakta değil fotoğraf seçiminde oldu çünkü yine bir kolaj yapmak istedim ama hiç istediğim gibi olmadığı ve kolajla çok vakit kaybettiğimi farkettiğim için bu sefer tek resim olsun dedim.)

- Sabah kahvaltı yapınca daha sonra gün içinde de karnım acıkıyo benim, yine acıktım =/

- Bugün kütüphaneye gidip kitapları teslim edip işin biraz bilimsel tarafına bakalım demiştik ama bunu yarına veya pazartesine mi ertelesek diye düşünüyorum. Hem üşengeçliğim üzerimde hem de okulla ilgli hiçbişiy görmek duymak yapmak istemiyorum bi süre. Bu aslında çok kronik bir durumda şu an çünkü geçen cuma günü için randevulaştığım profesöre gitmeyi unuttuğum gibi, sonradan bir özür maili bile yazmadım. Rezillik diz boyu. Bi an önce ülkeme dönmek istiyorum. Her durumda birilerinin akademik hayvanlıklarıyla uğraşacaksam bari insanlarım olsun diyorum bazen; bazen de saçmalama, insanları boşver ve işine bak diyorum. Ama nedense içimdeki mantıklı olanı değil aptalca olanı yapıyorum =/ hayırlısı olur inşallah..

- Akşam parti var, ona gider miyiz acaba diye düşünüyorum

- Pazar günü için mini golf etkinliği başlattık TLH(bizim sevgili yurdumuz) çapında, bakalım kaç kişi listeye adını yazacak; hava yağmurlu olmazsa çok keyifli olabilir.

- Aylin Aslım'dan değil ama dünyadaki tüm Mac'lerden nefret etme noktasındayım!!!

- Tr'ye dönünce odamı çok özleyeceğimi biliyorum..
- Dünü yarını boşver yahu, sevgilim yanımda daha noolsun!

19 Mart 2009 Perşembe

2. günün özeti


- Memo'nun süper tarifi ile süper bir ballı yumurta yaptım kahvaltıda; bence yumurtadan tatlı şeyler olmaz o yüzden aslında hiç de süper değildi ama çok süper görünüyodu o yüzden süperdi!
- Sea Life! Bilimum deniz mahlukatını görebildiğimiz süper ötesi bir mekan... Günün büyük kısmını orda geçirdik zaten.
- Yaklaşık 3dk süren bir tekne gezisi; keza yanlış teneye binmişiz, ancak nehrin karşı kıyısına geçebildik =)))
- Kaybolma macerası ve tren ile Bonn-merkeze dönüş
- Çiğ sayılabilecek derece az pişmiş makarna, gordon blue ve patates salatasından oluşan süper menü: süperliği tadında değil, porsiyonların büyüklüğünde. Tadı güzel olmasa da fazlasıyla doymuş kalktık masadan.
- Şimdi? Film belki? Belki de uyku? Ben çok yoruldum yahu, kaybolmak çok keyifli ama bir o kadar da yorucuymuş.

* Sealife'da çektiğimiz mükemmel fotoğraflar en kısa zamanda deviantArt'a yüklenecektir, size de haber verilecektir efenim.

Yorgun da olsak, öpüldünüz...

1. günün özeti



- Sabahın körüne kadar süren eve varma çalışmaları saat 6 sularında başarıyla tamamlandı
-Uyunuldu uyanıldı
- Şehir gezildi
- Beethoven'ın doğduğu ev/müzeye gidildi
- Alman usülü Türk dönerinin tadına bakıldı
- Akşam oldu artık; pizza & patates & movie time...

Şimdilik böyle ;)

Öptük sizi!

17 Mart 2009 Salı

Love is in the air!


Şimdi şöyle oluyor:
Ben evden 22:30 sularında çıkıp 23:16'da merkezden shuttle'a binip 30dk da havaalanında oluyorum, sonra 00:50'ye kadar OnurCUM'u bekliyorum, sanırım en geç 01:00 sularında kendisiyle buluşmuş oluyoruz, sonra 04:14'deki trenle Köln'e, ordan da Bonn'a geçiyoruz; duruma göre ya merkezden otobüse biniyoruz ya da tıpış tıpış yürüyoruz. Eve vardığmızda saat sabah 6 civarı oluyor, vurup kafayı uyuyoruz. Ne zaman uyanırız allah bilir ama umarım 1,5-2'den önce uyanmayız, keza bizim katın mutfak tezgahını değiştirdiler bugün, o yüzden yarın öğlen 1'e kadar ocak ve fırın kullanmak yasak =/ Onca yorgunluktan sonra kahvaltısız kalmak da pek hoş olmaz sanırım..
Ondan sonra da artık bi sonraki entry ne zaman girilir, hiçbi fikrim yok efenim, olayların gelişimine göre bakıciiz artık.
Şimdi tüm mesele saat 22:30'a kadar vakit geçirmeyi becerebilmek...

Çamaşır suyu!


Bugün hayatımda ilk defa çamaşır suyu kullandım ve dehşete düştüm! Aynı o reklamdaki kadınlar gibi sevinç nidaları atarken buldum kendimi! Beni o halde görseler kesinlikle çamaşır suyu reklamında oynamam için en az 84 teklif gelirdi. Tanrım o leke çıktı yaa!!! Cümle çok klişe ama gerçekten de çıkmaz dediğim lekeler çıktı! Bembeyaz oldu yahu bembeyaz, yeni gibi!!!!
İnanamıyorum hala!

Geçen haftaki kahramanım alkolden sonra bugünün kahramanını çamaşır suyu ilan ettim! Çamaşır suyunun gücüne tapabilir miyim acaba? Allahım çok heycan verici bişiy bu! Kim bulmuş acaba? İlk ne amaçla kullanmışlar? Yanlışlıkla mı bulunmuş yoksa özel bir amaç için mi üretilmiş? Merak ediyorummm!

Buyrun okuyun, siz de öğrenin neymiş şu çamaşır suyu!

16 Mart 2009 Pazartesi

yoruldum


Sabaha kadar uyumayıp, sabahın köründe gidip sınava girip, gelip odayı toplayıp, üstüne bi de temizliğe girişince, yetmezmiş gibi bi de eşşek ölüsü gibi nevresimleri yıkayıp asınca... nasıl dayansın bu minicik beden yahu... üstümden kamyon geçmiş gibiyim... oy anam oy... ama oda tertemiz oldu valla basmaya kıyamıyorum; küçücük cücük kadarken koltuklar kara, yerler deniz diye oyun icad edip koltuktan koltuğa sıçrardım, yine oynayasım geldi, neden acaba? :)

Höööyt!


Eşşek sudan gelinceye kadar değil, eşşek Sudan'dan gelinceye kadar bi temiz dövmek istediğim bi blogger var, kim acaba?

15 Mart 2009 Pazar

10E-15


1 şişe portekiz şarabı, 3 bira, 2 votka&portakal(iğrenç) içtim, eve geldiğimde saat 5'ti. Şimdi gözlerim yerinden fırlayacak gibi, yarın sabah da sınavım var.

Neyse ki güne sevgilimin tatlı sesini duyarak başladım, acayip iyi geldi. Sabahları neşeli olabilen insanlara bayılıyorum, keza ben çok huysuz olurum.

Dün gece? Gittiğim en keyifli partilerden biriydi, tabii sonradan bi kaç üstün zekalı tip sapıtmasa çok daha keyifli olacaktı. Adam CERN'de 10E-15 hassasiyete sahip mikroçipler tasarlıyor, burada PhD yapıyor ve bana gelip, çıkalım mı diyor, ben anlamıyorum, nasıl yani diyorum, yani dışarı çıkalım diyor, hayırdır diyorum naapcaz dışarda?; öpüşürüz falan işte bilmiyorum sen ne istersen diyor. Orda içen ve danseden onca hatun var, bu adam hepsine bunu soruyor mu bilmiyorum ama ben bu sorunun üzerine açılıp bi tane yapıştıramıyorum ya medeniyiz ayağına, ancak hayır diyebiliyorum. Uzun zamandan beri hiçkimseye böyle şiddetli bir tokat atma isteği duymamıştım. Hiç medeni değil miyim? Atmadım ki ulan atamadım o tokadı işte.

Allaaaaam, gözleirm pörtlüyo, artık daha fazla uyuyacak halim yok ama başım ağrıyo, gözlerimi hareket ettirsem midem bulanıyo, bi de üstüne birisi yemek yapıyo ama nasıl bir kokudur bu yaaa! Zaten kokulara hassas bi insanım, başağrısı, dünden kalmışlık ve iğrenç yemek kokusu.. kabus olmalı bu! Kusabilen bi insan olsam şimdiye elli kere kusmuştum, hem belki midem de rahatlardı o zaman.

Lisansını parçacık fiziği üzerine yapıp yeni mezun olmuş, şimdi de benden bilimadamı olmaz diyerek iş arayan bi çocukla tanıştım. Bu da Jim gibi piyano çalıyo. Sanırım bi ara buluşucaz, o çalcak ben söyliycem, süper olacak diye umuyorum ama tarzlarımızın uyması önemli tabii. Ha bi de asıl güzel haberi ne zamandır unutuyorum, Jim geliyor Bonn'a sanırım 2 haftalığına, ve sırf yeniden birlikte çalıp söyleyelim diye piyanosunu da getirecek. Valla ben olsam getirmezdim, piyano yahu, eşşek ölüsü gibi bişiy, sen tut Hollanda'dan getir, tam deli işi. Ama o anlarda aldığımız zevk, mutluluk ve sonrasındaki rahatlamaya değer mi, değer! 20 Nisan'da gelecek sanırım, çok heycanlanıyorum düşündükçe ama çalışmam gerek, Rihanna'nın Unfaithfull'unu çalışıyorduk en son ama hiç kayıt yapmamışız, merak ediyorum nasıl oluyor o şarkı...